Tasarım benim için bir meslekten çok, kendimi anlatma biçimi. On yıldır bu dünyanın içindeyim; çizgilerle, renklerle, duygularla konuşmayı öğrendim. Son beş yıldır ise kendi hikayemi yazıyorum — Retto Creative'in ve onun dijital kanadı Ola Studio'nun kalbinde.

Bu yola çıkarken tek bir inancım vardı: Güzel şeyler sade olmalı, ama asla sıradan değil. Ben minimalizmi duyguyla harmanlamayı seviyorum. Çünkü her markanın, her insanın içinde anlatılmayı bekleyen bir hikâye var; ben o hikâyeyi görünür kılmak için tasarlıyorum.

Her projem biraz ben taşıyor. Biraz geçmişimden, biraz hayal gücümden, biraz da içimdeki sessizlikten. Her çizgim, bir duygunun izi gibi; her detay, içimden süzülen bir parça. Ve ben hâlâ her yeni işe, ilk günkü heyecanla başlıyorum.

Tasarım benim için bir yol değil, bir yolculuk. Ve o yolculukta, hem kendimi hem de dokunduğum markaları yeniden keşfediyorum.